Demir ve çelik üretiminin başlangıcı ilk çağlara kadar uzanmaktadır. Demirin elde edilmesi muhtemelen milattan 1.000 yıl kadar önce dünyanın çeşitli noktalarında (Batı Afrika, Güneydoğu Avrupa, Güney Hindistan, Çin) eş zamanlı olarak “keşfedildi”. Demir ve çelik endüstrisi dünyanın en önemli ve geleneksel açıdan da en eski üretim sektörlerinden biridir. 3.000 yıl kadar önce demir insanların kültür ve uygarlığının bir temeliydi.

Demir üretiminde devrim niteliği taşıyan süreç MS.10 yüzyılda su değirmeninin kullanılmaya başlanması ile gelişmiştir. Su değirmenleri ile çalışan körüklerin daha yüksek hava basınçları üretebilmesi nedeniyle, çok daha büyük fırınların inşa edilmesi mümkün oldu. Fırın demek daha fazla demir demekti. Demirin üretim pratiklerinden sonra giderek toplumsal yaşamın her alanında kullanılan bir alet ve işleve büründü. Hatta “üretim” boyutundan toplumsal uygulamalara ve ritüellere taşınan bir değere sahip oldu. “Öyle ki demir, hastalara şifa vericidir, kötü ruhları uzaklaştırıcıdır, nazara karşı koruyucudur, bereket getiricidir.” Tarihsel anlatılara baktığımızda; yüklenen anlamlarla demirin mitsel bir değere kavuştuğunu da söyleyebiliriz.
MS. 12. yüzyılda yüksek erime sıcaklıklarına ulaşılması demiri daha önemli hale getirdi. Yüksek ateş fırınlarıyla beraber ortaya akışkan bir madde çıktı. Sıvı metal adıyla anılan sıvı demir, modern çelik üretiminin de başlangıcıydı. Demir çubuklar az miktarda karbonun metalin yüzeyine dağılması şeklinde doğrudan odun kömürü ateşinde ısıtılıp tekrar tekrar dövülerek çelik haline getirildi.